Tezinizin başlığı “Çatışan Kimlikler”. Yani her iki kimliğe eşit mesafede durmanız gerekirken yaptığınız takdimde “Suçlu” arıyorsunuz.
Dolayısıyla, tezinizi “İsrail’de Yahudi Unsuru Tarafından Bastırılan Arap Kimliği” olarak isimlendirseydiniz bu daha uygun olurdu.
Denis OJALVO
Değerli Tuğçe Hanım,
https://www.youtube.com/watch?v=xNrGbiDIN3M bağlantısındaki İSRAİL’DE ÇATIŞAN KİMLİKLER konulu sunumunuzu ilgiyle izledim.
Sn. Zekeriya Kurşun‘un Yahudiler bağlamında « Etno-Dinî kimlik »
Filistin’li Araplar bağlamındaysa « Coğrafyaya bağlı kimlik » tipolojisini not ettim. Burada bir hususun göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
O da Yahudilerin etnisitelerinin ismini yaşadıkları coğrafyadan almış oldukları gerçeği. Diğer bir deyişle bölgenin « kızılderilileri » Yahudiler. Araplar bölgeye 637’de yani Yahudi kimliklerini Hz.Süleyman’ın ölümünden sonra iktisap edecek olan İsrail oğullarından yaklaşık 2000 sene sonra gelmişler. Bunu izleyicilerinize ihsas etmenizde fayda var.
Diğer bir deyişle Yahudiler altını çizmeye çalıştığınız gibi « Sömürgeci » değiller.
Sömürge yeni Türkçe ve negatif anlam yüklü bir kelime. Eski ve doğru tabirle müstemleke! Yani mülk edinilmiş veya mülke yani krallığa katılmış yer.
Yahudiler geldiklerinde kimi ve neyi “sömürmeye” gelmişler?
“Halutz”un Osmanlıca karşılığı “Halaskâr” yani kurtarıcı ! Bunlar taşlık, bataklık, çöllük toprakları 2000 senelik perişanlığından kurtarmak için kolları sıvadılar ve toprağı kendi alın terleriyle, emekleriyle özgürleştirip verimlileştirdiler ! Toprağı özgürleştirmeyi kendi kendilerini inşa ve özgürleştirmenin bir vasatı olarak kullandılar.
Zaten Osmanlı devrinde o bölgenin adı Filistin de değildi. Bölgeyi Judea yani Yahudiye iken Filistin olarak tesmiye eden önce Hadrianus ile M.S. 135’te Romalılar, ardından da o ismi kullanan Avrupalılardır. Tarihi Philistia’nın ise Gazze’den Yafa’ya uzanan birkaç km eninde 65 km boyunda kısa bir kıyı şeridi olduğu biliniyor. Ki, bunların ancak İsrail devleti kurulduktan sonra « Filistin » kimliğini sahiplenmiş Araplarla uzaktan yakından hiç bir ilgileri de yok. Çocukluğumdan hatırladığım « Yahudiler, Filistin’e ! » tekerlemesi zihnimde hâlâ canlı. 1948’den önce « Palestinian » denildiğinde o coğrafyada yaşayan YAHUDİLERE atıfta bulunuluyordu. (Palestine Philharmonic Orchesta, The Palestine Post, The British Mandate for Palestine hep Yahudilerle ilgiliydi. Bkz. Manda metni)
Kimlikleden bahsederken bunları konudan tamamen bî-haber izleyicilerinizle paylaşmanız gerekirdi.
İsrail devletinin kendi vatandaşı olan Araplara “İsrail vatandaşı Arap” demeyi tercih ettiğini oysa “İsrail vatandaşı Filistinliler” denmesi gerektiğini savunuyorsunuz.
Devletin kurulduğu 1948 yılında bölge Arapları henüz bu taze kimliklerini içselleştirmemişlerdi. Dahası, bir “Filistin Devleti”de hiç bir zaman olmamıştı. 1947 Taksim Planı’nda da böyle bir devlet ismi söz konusu değildi. Bunu bilmeniz gerekirdi.
Geçmişe bugünkü gözlüklerle değil olayların meydana geldiği tarihlerdeki gözlük ve terminolojiyle yaklaşmanız gerekirdi.
Filistin kimliği konusundaki ilginç video kaydını sizinle paylaşayım:
Filistinli kimliğine ilişkin İsrail parlamentosunda milletvekilliği yapmış olup hakkındaki casusluk kovuşturması akabinde ülkeden kaçan Arap asıllı Prof. Azmi Bishara’nın 45 saniyelik klipi https://www.youtube.com/watch?v=ewqxsnygNak
ilginizi çekebilir. 🙂
Tezinizin başlığı “Çatışan Kimlikler”. Yani her iki kimliğe eşit mesafede durmanız gerekirken yaptığınız takdimde “Suçlu” arıyorsunuz.
Dolayısıyla, tezinizi “İsrail’de Yahudi Unsuru Tarafından Bastırılan Arap Kimliği” olarak isimlendirseydiniz bu daha uygun olurdu.
Sunumunuzun 11:50 ila 12:30 dakikalarında “güvenlik ikilemi”nin ve teorik çerçevesinin Ulus-Devlet bağlamında incelenmesi gereken bir kavram olduğunu söylüyorsunuz. Ancak karşılaştırmanızı yaparken muhatap taraflardan biri kurucu unsuru Yahudiler olan bir Devlet diğeri ise Bölge Araplarından teşekkül eden Etno-kültürel bir azınlık olduğunu göz ardı ediyorsunuz.Buradaki asimetriyi görebilmeniz gerekirdi. Diğer bir deyişle, sunumuzdaki yaklaşımı Türkiye Cumhuriyeti ve Kürt azınlığına tatbik ettiğiniz taktirde Türkiye’nin hali nice olurdu? Bu reçetenizi Türkiye’ye uygulamayı doğru bulurmuydunuz?
Sunumunuzun 13:47 dakikasında kimlik bağlamında “Dil Kullanmak” ve “bayrak göstermek” kavramlarını kullandınız. Bir Siyaset bilimci olarak bu iki şeyin çok farklı olduğunu idrak edebilmeniz gerkirdi.
Zira, birincisi etno-kültürel bir grubun doğal bir hakkı iken ikincisi egemenlik ifade eden bir sembol. Bunu Türkiye gerçeğine uygulamak mümkün müdür? Cumhuriyetimiz böyle bir şeyi kabul edebilir mi?
Sunumunuzun 18:58 dakikasında tüm unsurlar dahil, bölge nüfusunun 426.000 kişi olduğunu ifade ediyor ve “orası boş değildi” diyorsunuz.
Pekiyi, “Orası dolu muydu” ?!
Filistin Mandası (Trans-Ürdün Muhtırası’ndan sonra) Trakya’dan azıcık büyük, yaklaşık 25.000 km2’lik bir coğrafyaydı. Günümüz Kağıthane ilçesi
23 km2 ve nüfusu 437.000 kişi !
Joan Peters, 19. Yüzyılda bölgeyi ziyaret eden birçok seyyahın bölgeyi sönük ve neredeyse bomboş bir toprak olduğunu belirttikleri yazıları topladı. Bunların arasında Amerikan yazar Mark Twain’in 1867 de yazdıkları herhalde en iyi bilinenlerdir.
“Toprağı münbit fakat ıssız ve perişan bir ülke. Tamamen yaban otlarıyla kaplı…hazin ve sessiz araziler…hayat yok….bütün yol boyunca tek bir kişi görmedik. Tek tük bir ağaç veya çalılık var”
Milyonlarca insan dağın başından gelip İstanbul’a ve Avrupa memleketlerine yerleşebiliyorsa Yahudiler niye anavatanları olan İsrail toprağına yerleşemesinler?
Dahası, izleyicilerinize Kudüs şehrinin, Herzl’ın Yahudi Devleti kitabını yazdığı 1896 yılındaki 45.000 kişilik nüfusunun 28.000’inin Yahudilerden oluştuğunu zikretmeyi niye ihmal ettiniz?
Sunumunuzun 28:45 dakikasında Sursuk ailesinin “Emek Yizreel” olarak bilinen araziyi Yahudilere sattığını söylediniz.
The word Jezreel יזרעאל comes from the Hebrew, and means “God sows” or “El sows”. Yani “Tanrı ekiyor” özgün ismi Arapça değil İbranice ! Kim kimin malını kime satmış?!!
Sunumunuzun 31:15 dakikasında “Tanrı’nın vadettiği topraklar” diyorsunuz ama o topraklardaki 3300 senelik Yahudi varlığını “Sömürgeciliğe” indirgiyorsunuz.
Sunumunuzun 33:15 dakikasında, Herzl’ın herhangi bir yerde (Arjantin, Uganda) bir İsrail kurmak istediğini söylüyorsunuz. Bence dersinizi daha iyi çalışmalıydınız. İsrail ismi henüz ortada yoktu. Bunlar acil ve palyatif önerilerdi. Hedef Siyon yani Yeruşalayim olmasaydı ideolojinin ismi de Siyonizm olmazdı ! Al Quds bir sıfat-isim dir. Aslı Urşalim al Quds’tur.
Kaldı ki Araplar oraya Hadrian’dan kalma Elya (Aelia Capitolina) diyorlardı.
Sunumunuzun 33:50 dakikasında Herzl’ın şehirlerin pis ve harap olduğunu söylemesini tenkit ediyorsunuz. Ve buna “Sömürgeci zihniyet” diyorsunuz. Önerim, devrin resim albümlerini edinip bölgedeki sefaletin derecesini gözlerinizle görmenizdir.
Siyonizm’in kökleri konusundaki bilgilerinizi tazelemenizi öneririm.
Yaklaşık 2600 yıllık 137.ci Mezmur bir Siyonist Manifesto gibidir.
3300 yıllık Pesah yani hamursuz bayramıda söylenen şey ise « Bugün Mısır toprağında köleyiz, seneye İsrail Toprağında hür insanlar olacağız ! » Aynı bayrama 2600 yıl önce « Gelecek sene Yeruşalayim’de (yani Kudüs’te)! » mottosu eklendi. Ve bunlar dinî değil MİLLÎ birer söylemdir.
Kimlik bağlamında izleyicilerinizle bunları da paylaşmanız gerekirdi.
38.ci dakikada zikrettiğiniz şey Yahve ile değil millî kimlikle bağlantılı.
42.ci dakikada zikrettiğiniz « Kibuş haAvoda » aynı zamanda İŞ’in yani EMEĞİN, alın terinin fethi ile ilgilidir. Hani sömürgecilik ?!
Keza, Tanrı’ya yaklaşarak kefaret için toprağı işlemekten bahsettiniz.
Hangi Tanrı ? Bunların çoğu materyalist sosyalistlerdi !
1870 yılında Abdülaziz’in frmanıyla kurulan Mikveh Israel ziraat okulu daha Birinci Aliya’da gelen kişileri eğitti. Avustralya’dan Ökaliptüs ağaçlarını getirip bataklıkları kuruttu. Bunu Yahudiler yaptı ! Toprağı onlar BİLİM ve ALIN TERİ ile özgürleştirdiler.
Sunumunuzun 48:12 dakikasında Filistin’li lider Şerif Hüseyin’den bahsettiniz. Ciddîmisiniz? Şerif Hüseyin Mekke Şerifi idi ve Filistin’le bir ilgisi yoktu ! İngilizler sayesinde oğullarından Abdullah ısmarlama bir devlet olan Trans-Ürdün emiri, Faysal ise Irak’a kral yapıldı ! Mekke nire, Amman nire, Bağdat nire !!
50.ci dakikada İngilizlerin Yahudileri kayırdığını söylediniz. Oysa İngilizler Arapları da kayırdılar. Ürdün ve Irak’ı Cemiyet-i Akvam’dan aynı Yahudiler bağlamında Filistin için aldıkları MANDA yani görevlendirmelerle kurdular. Manda döneminde Bağdat şehrinin üçte bir nüfusu Yahudiydi. Bunlar oldukça varlıklıydılar. Şimdi orada acaba kaç Yahudi var?!
Fransızlar da Lübnan ve Suriye’yi Cemiyet-i Akvam’dan aldıkları mandalarla kurdular. Basra körfezinden Akdeniz’e kadar ! Yahudilere ayrılan kıytırık bölge mi sizi rahatsız etti?
Sunumunuzun 52:30 dakikasında bölge Araplarının Yahudileri Osmanlı’ya Devlet içinde devlet kurmakla itham etikleri şikâyetten bahsettiniz. O tarihte bunu Osmanlı bünyesinde bir özerklik olarak tahayyül ediyorlardı. Ama konjonktür değişince Arap milliyetçiliği birden bire mübah mı oldu gözünüzde?
Sunumunuzun 56:40 dakikasında 1929 El Burak olaylarından bahsettiniz. Ama kimin kimi katlettiğinden yani Arapların Hebron ve Safed’deki ÜLKENİN HASO YERLİSİ Yahudi komşularına katliam yaptıklarını söylemediniz. El Burak dediğiniz yer ise Hz. Süleyman mabedi’nin “Ağlama Duvarı” olarak bilinen Batı Duvarı ! Evet, söylem önemli !
Sunumunuzun 57:18 dakikasında Peel Komisyonu’ndan bahsettiniz.
Yahudiler Avrupa’daki kardeşlerini gelmekte olan felaketten kurtarabilmek için önerilen kıytırık haritayı da Kabul ettiler. Ama Araplar reddettiler!
Sunumunuzda paylaşmayı ihmal ettiğiniz 1939 MacDonald White Paper (Tutum Beyanı) ile Arapların İngilizlere yaptığı şantaj yüzünden İngilizlerin Avrupa’dan kaçmaya çalışan Yahudilere göçü 15.000 kişiyle sınırlayıp Almanların elinde soykırıma uğrayıp mahvlarına sebep olduklarını da zikretmeyi ihmal ettiniz !
Sunumunuzun 57:55 dakikasında 1947’deki Taksim Planından sonra Yahudilerin Filistinlileri Etnik Temizliğe uğrattığını söylediniz.
El insaf ! Yahudiler 1947 Taksim Planı’nı Kabul ettiler. Etmeyenler komşuları olan Filistinli Araplardı. Bunlar plan BM’de kabul edilince iç savaş çıkardılar. 14 Mayıs 1948’de İngilizler çekilir çekilmez de Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan, Suudi Arabistan, Yemen ve Arap milis güçleri Yahudileri denize dökmek için savaş açtılar. Bunu da izleyicilerinizle paylaşmadınız !! Disinformation ve “Lying by omission” böyle bir şey !
650.000 olarak başlattığınız Filistinli Arap mülteci sayısını bir dakika zarfında önce 700.000 hemen akabinde de 750.000 yaptınız !
Ama bu savaş yüzünden yurtlarından dışarıya uğratılan ve varlarını yoklarını bırakıp kaçmak zorunda kalan 850.000 civarındaki Arap/İslam dünyası Yahudilerinden hiç bahsetmediniz. https://en.wikipedia.org/wiki/Jewish_exodus_from_Arab_and_Muslim_countries
Bu mülteciler İsrail ve Fransa’da melce buldular ve kendi göbeklerini kestiler. UNRWA bunlara yardım etmedi. Dededen toruna mülteci maaşı almadılar.
Bu ne biçim etnik temizlik ki 1948’de 160.000 olan İsrail Arap nüfusu bugün
1.930.000 olabildi ? Pekiyi Arap/İslam dünyasında kaç Yahudi kaldı acaba ? Etnik temizliğe hangi topluluk uğramış oluyor ?
Sunumunuzun 59:44 dakikasında üç katmanlı ayrımcılıktan bahsettiniz : Yasal, Siyasi ve Tanınmaya ilişkin.
Tenkit ettiğiniz hususlar dünyanın hangi ülkesindeki veya Türkiye’deki azınlıklara tanınıyor ? İsrail’deki Anayasa hükmündeki Temel Kanunları tenkit ediyorsunuz. Filistinlilerin mülkiyet hakkının olmadığından, istihdam edilmediklerinden oy veremediklerinden, koalisyon hükümetlerine katılamadıklarından şikâyet ediyorsunuz. Bu söyledikleriniz yanlış !
İstihdam edilmiyorlarsa hava ile mi besleniyorlar? Bunların kendi köy ve şehirleri ve mülkiyetleri var. Ana dilde eğitimleri var. Sağlık sektöründeki varlıkları nüfuslarına oranla daha yüksek. Üniversitelerdeki mevcudiyet oranları Yahudilerinkini yakalamak üzere. Kendi Şer’i mahkemeleri var. Devletin varlığını sorgulayan Sekter partileri bile var ! Bunlarla koalisyon yapılamıyorsa sebebini bilebilecek kadar eğtimlisiniz !
İsrail’in tartışılan “Ulus-Devlet Yasası” na ilişkin makalye bir göz atmanızı önereceğim: http://www.salom.com.tr/koseyazisi-110199-yahudi_halkinin_ulus_devleti_Israil_temel_yasasi__neden_yahu.html
Sunumunuzun 1:06:41 dakikasında Yahudilerin 5700 yıl önce Mısır’dan çıktığını söylüyorsunuz. Eksik olmayın ama 2400 yıllık bir jest yaptınız.
Hz. Musa İsrailoğullarını Mısır’dan çıkaralı sadece 3300 yıl oldu.
Sunumunuzun 1:07:20 dakikasında Arapça’nın Resmî Dil olduğunu söylüyorsunuz. Hayır değil ! Ama Temel Kanun icabı anayasal statüsü var !
Sunumunuzun 1:09:04 dakikasında İsrail’in Nasıra’ya Natseret demesinden şikâyet ediyorsunuz. Ama bu şehrin asgari 2000 yıllık ismi öyle !
Beyt ul lahm, Safad, Silwan, Beyt Jalla, Eriha gibi yer isimlerinin orijinalleri de İbranice ! Too bad !
Sunumunuzun 1:10:24 dakikasında Gazze’den “İşgal altındaki toprak” olarak bahsediyorsunuz. Oysa, İsrail, barışa şans tanımak için 2005 yılında Gazze’nin %100’ünden çekildi ! Ve Gazze’nin Mısır ile ortak sınırı var !
Sunumunuzun 1:18:38 dakikasında Osmanlı tapu kayıtlarından bahsediyorsunuz. Bunların dijital ortama aktarıldıkları biliniyor.
Devletimiz bunları kamuya açsa da nerelerin kimlere ait olduğunu öğrensek.
Sunumunuzun 1:22:40 dakikasında Ali İhsan Bey eski neslin hâlâ kendilerini “Şamlı” kimliğiyle tarif ettiğini ifade etti.
Bu daha önce iletiğim https://www.youtube.com/watch?v=ewqxsnygNak
bağlantıdaki tespitle uyum içinde.
Sunumunuzun 1:27:00 dakikasında Filistin devletinin işgal altında olduğunu ifade etiniz. Henüz kurulmamış bir devletin işgal altında olması da mümkün değil. Zira, bir yapının DEVLET olabilmesinin birinci şartı belirli bir toprak parçası üzerinde EGEMEN olmasıdır. Vekâletle egemenlik olmuyor.
Selamlar, saygılar,
Denis Ojalvo
Azmi Bishara says there is no “Palestinian People” adlı YouTube videosunu önizle